alıç |
~ Fa ālūça آلوچه [küç.] dağ eriği, cratageus < Fa ālū آلو erik cinsi meyvelerin genel adı +ça3 << OFa alūk a.a. ~? ETü erük a.a. |
|
alık |
<< TTü aluk/alnuk aciz, gafil < TTü al- yenmek, galebe etmek +Uk |
|
alın |
<< ETü alın başın ön üst kısmı |
|
alın|mak |
<< ETü alın- kendine almak < ETü al- +In- |
|
alış|mak |
<< ETü alış- birlikte almak, alıp vermek < ETü al- almak, edinmek +Iş- |
|
ali |
~ Ar ˁāli عالٍ [#ˁlw fāˁil fa.] yüksek, üstün, yüce < Ar ˁalā عَلَا yüksek idi, yükseldi |
|
alias |
~ İng alias 1. namı diğer, takma isim, 2. dijitalize edilmiş görüntü veya sesin aslından farklı görünmesi ~ Lat alias başka türlü (zarf) < Lat alius başka (sıfat) << HAvr *h₂el- (*al-) öte, başka |
|
alibi |
~ İng alibi suç zanlısının suç yerinde olmadığına dair kanıt ~ Lat alibi başka yerde < Lat alius başka, diğer |
|
alicenap |
§ Ar ˁāli عالٍ yüksek + Ar canāb جَناب kat, nezd, hazret |
|
alicengiz |
< Ar āl آل aile, sülale (< Ar āla آل döndü, geri geldi ) |
|
alil |
~ Ar ˁalīl عليل [#ˁll faˁīl sf.] arızalı, hasta < Ar ˁalla عَلَّ bozuldu, kusurlu idi |
|