dere |
~ Fa dara/darre دره/درّه vadi, iki dağ arasındaki geçit < Fa dar kapı +a (≈ Ave darenā- vadi, yar ) |
|
derece |
~ Ar daraca(t) دَرَجَة [#drc faˁala(t) mr.] adım, eşik, basamak (< Ar daraca دَرَجَ yürüdü, adımladı, ayak bastı ) ≈ Aram dərag, dargā דְרַג [#drg] basamak, merdiven ≈ Akad daraggu patika, yürüme yolu |
|
dereke |
~ Ar daraka(t) دركة [#drk faˁala(t) mr.] merdivenin alt basamağı, bir şeyin dip noktası (≈ İbr derek דרכ yol, patika < İbr dārak דרכ yürüme, ayak basma, adımlama ≈ Aram dārag דרג a.a. ) |
|
dereotu |
<< TTü tere otu < Fa tara تره yeşillik, çiğ yenen her türlü sebze |
|
dergâh |
~ Fa dargāh درگاه kapı mahalli, eşik § Fa dar در kapı + Fa gāh گاه yer |
|
dergi |
ETü: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073] << ETü térgü sofra, sofradaki çeşitli yemek < ETü tér- dermek +gU → der- Not: TTü kullanımdan düşmüş bir sözcük iken Dil Devrimi döneminde yeni anlamla diriltildi. Benzer sözcükler: dergicilik 07.09.2017 |
|
derhal |
~ Fa darḥāl در حال şimdiki zamanda, hemen § Fa dar +de hali edatı + Ar der+ ḥāl حال şimdiki zaman |
|
deri |
<< ETü teri cilt |
|
derin |
<< ETü teriŋ birikmiş, derin (su) < ETü térin- toplanmak, birikmek +I(g) |
|
deriş|mek |
< TTü der- +Iş- |
|
derivasyon |
~ Fr dérivation < Fr dériver [den.] 1. (nehir) yönünü değiştirmek, başka yöne çevirmek, 2. türetmek +(t)ion < Lat de+ rivus akarsu, ırmak << HAvr *h₃riHwó-s (*orīwó-s) vadi, dere yatağı < HAvr *h₃rei̯H- (*orei̯-) yarmak |
|