fair play |
~ İng fair play adil oyun, oyunu kuralına göre oynama § İng fair güzel (<< Ger *fagro- a.a. ) + İng play oynamak, oyun |
|
faiz |
~ Ar fāˀiḍ فائض [#fyḍ fāˁil fa.] artık, artan, taşıp dökülen, fazla < Ar fāḍa فَاضَ taştı, arttı, döküldü |
|
+faj |
~ Fr/İng +phage [bileşik adlarda] yiyen ~ EYun phágos φάγος [dev.] yiyen < EYun phagō φαγω yemek << HAvr *bʰh₂g- (*bʰag-) paylaşmak, özellikle ziyafet vermek |
|
fajita |
~ İsp fajita fasulye |
|
fak |
~ Ar faχχ فَخّ [#fχχ faˁl msd.] tuzak ≈ Aram paχ פַּח a.a. |
|
fakat |
[ Meninski, Thesaurus, 1680] ~ Ar faḳaṭ فقط ancak, yalnız, şöyle ki (bağlaç) Not: Teoride fekad "gerçekten de" ve fekat "ancak, mamafih" ayrıdır; ancak Osmanlı dönemi uygulamasında çoğu zaman fark gözetilmez. 20. yy'da ama ve lakin bağlaçları ile eş anlamlı hale gelmiştir. 18.08.2017 |
|
fakfon |
~ Alm |
|
fakih |
~ Ar faḳīh فقيه [#fḳh faˁīl sf.] bilgin, bilge, islam hukuku bilgini < Ar faḳaha فَقَحَ yorumladı, kavradı |
|
fakir |
~ Ar faḳīr فقير [#fḳr faˁīl sf.] 1. oyuk, çukur, 2. beli bükük, 3. yoksul < Ar faḳara فَكَرَ oydu |
|
fakr |
~ Ar faḳr فقر [#fḳr faˁl msd.] 1. oyuk olma, oyulma, 2. yoksulluk < Ar faḳara فقر oydu |
|
faks |
~ İng fax [abb.] < İng facsimile elektronik görüntü gönderme cihazı § Lat fac yap (< Lat facere, fact- yapmak ) + Lat similis benzer, tıpkı |
|