far1 |
~ Fr phare 1. deniz feneri, 2. otomobil ışığı ~ EYun pháros φάρος deniz feneri < öz Pháros İskenderiye açığında deniz feneriyle ünlü ada |
|
far2 |
~ Fr fard [dev.] gözkapağı boyası < Fr farder makiyaj yapmak, yüzünü boyamak << Ger *farwidon boyamak |
|
faraş |
~ Ar farāş فراش [#frş fiˁāl mesl.] 1. kelebek, 2. kürek kemiği, kafatasının yan kemiği < Ar faraşa فرش yaydı, açtı, döşedi |
|
faraza |
~ Ar farḍan فرضاً [zrf.] farz olarak, kural veya varsayım gereği < Ar farḍ فرض [#frḍ] zorunlu kabul, yasa, varsayım |
|
farazî |
< Ar faraḍī فَرَضى [nsb.] farza dair, farzî < Ar faraḍ فَرَض [#frḍ faˁal ] zorunlu kabul, yasa, varsayım +ī |
|
farbala |
[ Mehmed Bahaeddin (Toven), Yeni Türkçe Lugat, 1924] ~ Fr falbala süsleme amacıyla kullanılan geniş kurdele ≈ Prov farbella a.a. < ? 08.12.2015 |
|
fare |
~ Ar faˀra(t) فأرة [#fAr faˁla(t) ] dişi fare veya tek bir adet fare / Ar faˀr فأر fare (kollektif isim) |
|
farenjit |
~ Fr pharyngite boğaz enfeksiyonu < EYun phárynks, pharyng- φάρυνξ, φαρυγγ- boğaz +itis <? HAvr *bʰer-² delmek (Kaynak: Watkins sf. 10.) |
|
farfara |
≈ İt farfalla geveze ve akılsız kimse |
|
fariğ |
~ Ar fāriġ فارغ [#frġ fāˁil fa.] boşlamış, (dertten ve zahmetten) kurtulmuş, azade < Ar faraġa فَرَغَ boşalttı, feragat etti, özgür kaldı |
|
farika |
~ Ar fāriḳa(t) فارقة [fem.] ayırt eden (dişil) < Ar fāriḳ فارق [#frḳ fāˁil fa.] ayırt eden |
|