farika |
~ Ar fāriḳa(t) فارقة [fem.] ayırt eden (dişil) < Ar fāriḳ فارق [#frḳ fāˁil fa.] ayırt eden |
|
fariza |
~ Ar farīḍa(t) فريضة [#frḍ faˁīlā(t) sf. fem.] farz olan şey, dini ödev < Ar faraḍa فَرَضَ belirledi, kural koydu |
|
fark |
~ Ar farḳ فرق [#frḳ faˁl msd.] 1. ayrılma, ayrışma, ayırt etme, 2. ayrım < Ar faraḳa فَرَقَ ayırdı |
|
farmakoloji |
~ Fr pharmacologie ilaç bilimi < EYun phármakon φάρμακον ilaç |
|
farmason |
~ Fr franc maçon mason § Fr franc serbest, özgür + Fr maçon duvarcı |
|
fars |
[ Recaizade Ekrem, Araba Sevdası, 1896] ~ Fr farce 1. oyunların sahne aralarına eklenen halk tipi diyalog, 2. kaba güldürü < Fr farcir doldurmak, dolma yapmak << Lat farcire, farct- tıkmak, doldurmak << HAvr *bʰr̥kʷ-i̯e- < HAvr *bʰrekʷ- tıkmak, sıkmak, boğmak, kalabalık etmek Not: Aynı HAvr kökten Lat frequens "sık, sıkışık", EYun frássō, frag- "daraltmak, sıkmak, çitle çevirmek". 10.12.2015 |
|
farz |
~ Ar farḍ فَرْض [#frḍ faˁl msd.] 1. kertik, çentik, 2. gerek, gereklilik, dini ve ahlaki zorunluluk, 3. mantıki gereklik, varsayım < Ar faraḍa فَرَضَ 1. kertti, 2. gerektirdi |
|
fas |
~ Fr face yüz, cephe << Lat facies a.a. |
|
fasafiso |
~ Ar fasāfis فسافس [#fsfs faˁālil q. çoğ.] haşerat < Ar fisfisa(t) فسفسة [q. msd.] haşere, böcek, özellikle tahta kurusu |
|
fasarya |
(~ Yun fasaría φασαρία gürültü, patırtı, kargaşa ) ~ İt fesseria aptallık, geri zekalılık < İt fesso aptal, yarım akıllı << Lat fessus 1. arık, yorgun, bitkin, 2. hasta, bunak |
|
fasat |
~ Fr façade bina cephesi ~ İt facciata yüz, cephe |
|