hakaret |
~ Ar ḥaḳāra(t) حقارة [#ḥḳr faˁāla(t) msd.] hakir görme, aşağılama < Ar ḥaḳara حَقَرَ aşağıladı |
|
hakaretamiz |
§ Ar ḥaḳāra(t) حقارة + Fa āmēz آميز karışan, karıştıran (< Fa/OFa āmēχtan, āmēz- آميختن, آميز karışmak, karıştırmak ) § Fa/OFa ā- آ yönelme, katılma, eklenme bildiren önek + HAvr *mei̯ḱ-, *mei̯ǵ- karışmak, karıştırmak |
|
hakem |
~ Ar ḥakam حكم [#ḥkm faˁal ] yargıç < Ar ḥakama حَكَمَ hükmetti, yargıladı |
|
hakeza |
~ Ar ḥā kaḏā حٰكذا işte bunun gibi, böyle |
|
haki |
~ Fa χākī خاكى toprağa ait, toprak gibi < Fa χāk خاك toprak +ī |
|
hakikat | ||
hakiki |
~ Ar ḥaḳīḳī حقيقى [#ḥḳḳ] hakikate ait, gerçek (sıfat) < Ar ḥaḳīḳa(t) +ī |
|
hakim1 |
~ Ar ḥākim حاكم [#ḥkm fāˁil fa.] yargılayan, yargıç < Ar ḥakama حَكَمَ yargıladı, hükmetti |
|
hakim2 |
~ Ar ḥakīm حكيم [#ḥkm faˁīl sf.] bilge, alim, filozof, tabip ~ Aram ḥākām חָכָם bilge, alim < Aram ḥakam, ḥakīm חַכַם, חַכִים bilmek, tanımak, alim olmak |
|
hakipay |
~ Fa χāk-i pāy خاك پاى ayak toprağı, birinin ayağını bastığı toprak |
|
hakir |
~ Ar ḥaḳīr حقير [#ḥḳr faˁīl sf.] aşağı, aşağılık, mütevazı < Ar ḥaḳara حقر aşağıladı |
|