hazakat |
~ Ar ḥaḏiḳ حاذق [#ḥḏḳ fāˁil fa.] mahir, becerikli ≈ Ar ḥaḏāḳa(t) حذاقة [faˁāla(t) msd.] maharet, beceri < Ar ḥaḏiḳa حذق mahir ve becerikli idi |
|
hazan1 |
~ Fa χazān خزان sonbahar |
|
hazan2 |
~ İbr/Aram ḥazzān חזן 1. tapınak görevlisi, 2. sinagogda ilahi okumakla görevli kişi, kantor ~ Akad χazannu/χazānu kent yöneticisi |
|
hazar |
~ Ar ḥaḍar حَضَر [#ḥḍr faˁal msd.] 1. meskûn ve ekilip biçilen yer, abadanlık, 2. seferi veya bedevi olmama hali, yerleşiklik < Ar ḥaḍara حَضَرَ meskûn ve yerleşik idi |
|
hazf |
~ Ar ḥaḏf حذف [#ḥḏf faˁl msd.] giderme, eksiltme |
|
hazım |
[ Aşık Paşa, Garib-name, 1330] ~ Ar haḍm هَضْم [#hḍm faˁl msd.] sindirim < Ar haḍama هَضَمَ sindirdi Benzer sözcükler: hazımsız, hazmetmek 24.04.2015 |
|
hazır |
~ Ar ḥāḍir حاضر [#ḥḍr fāˁil fa.] şimdi ve burada olan, huzurda bulunan, mevcut, amade < Ar ḥaḍara حضر hazır idi, huzurda idi |
|
hazin |
~ Ar ḥazīn حزين [#ḥzn faˁīl sf.] hüzünlü, üzücü < Ar ḥazana حزن üzdü |
|
hazine |
~ Ar χazīna(t) خزينة [#χzn faˁīlā(t) sf. fem.] gömü, depo, kıymetli eşya veya para konulan yer ~ OFa ganz/gazn/gazīnag a.a. << EFa gaza/ganza- a.a. |
|
haziran |
~ Ar ḥazīrān حزيران Rumi takvimin dördüncü ayı < ? |
|
hazire |
~ Ar ḥaẓīra(t) حظيرة [#ḥẓr faˁīlā(t) sf. fem.] çit, çitle çevrili yer, ağıl < Ar ḥaẓara حَظَرَ çitle kapattı |
|