hazret |
~ Ar ḥaḍra(t) حضرة [#ḥḍr faˁla(t) mr.] 1. huzur, mevcudiyet, prezans, 2. bir saygı deyimi < Ar ḥaḍara حضر hazır idi, yüzyüze bulundu |
|
he |
: ünl olumlama ünlemi |
|
heba |
~ Ar habāˀ هباء [#hbw faˁal msd.] toz, özellikle havada uçuşan toz zerresi |
|
hece |
~ Ar hacāˀ هجأ [#hcw faˁāl msd.] 1. tempoyla manzume okuma, 2. alfabedeki harflerin sırası ~ Aram hegā הגא [#hgy] düşünme, heceleyerek okuma |
|
hecin |
~ Ar hacīn هجين [#hcn faˁīl sf.] 1. nesli bozuk, melez, soysuz, 2. tek hörgüçlü sürek devesi |
|
hede hödö | ||
hedef |
~ Ar hadaf هَدَف [#hdf faˁal ] a.a. < Ar hadafa هَدَفَ hedefledi, nişan aldı |
|
heder |
~ Ar hadar هدر [#hdr faˁal msd.] 1. cezasız ve kısassız kan dökme, 'kanın yerde kalması', 2. boşa harcanan şey < Ar hadara هدر cezasız kan döküldü, boşa gitti |
|
hedge |
~ İng to hedge (fiil) 1. çit yapmak, çitle çevirmek, 2. finansal işlemlerde riski sınırlamak < İng hedge çit, tarlanın sınırını belirten çalı veya ağaç dizisi << Ger *hagjā- a.a. |
|
hedik |
~ Erm hadig հատիկ tanecik, tahıl (Kaynak: DankALT §415)< Erm had հատ tane |
|
hediye |
~ Ar hadiya(t) هديّة [#hdy faˁīla(t) sf. fem.] yol için kesilen kurban, uğurluk, yolluk, her çeşit armağan < Ar hadā هَدَا yol gösterdi |
|