hediye |
~ Ar hadiya(t) هديّة [#hdy faˁīla(t) sf. fem.] yol için kesilen kurban, uğurluk, yolluk, her çeşit armağan < Ar hadā هَدَا yol gösterdi |
|
hedonizm |
~ Fr hédonisme zevkçilik, sefa düşkünlüğü < EYun ʰēdonḗ ἡδονή zevk, keyif +ism° << HAvr *swād-onā- tatlılık < HAvr *sweh₂d- (*swād-) tatlı, hoş |
|
hegemonya |
~ Lat hegemonia hüküm sahibi olma, tahakküm < EYun ʰēgemōn ἡγεμών önder, lider, şef < EYun ʰēgéomai ἡγέομαι öncü olmak, önderlik etmek << HAvr *sāg-eyo- < HAvr *seh₂g- (*sāg-) aramak, iz sürmek |
|
hekim |
~ Ar ḥakīm حكيم [#ḥkm faˁīl sf.] bilge, bilim adamı, filozof, tabip |
|
heksa+ | ||
hekt(o)+ |
~ Fr/İng hecto+ [bileşik adlarda] yüz ~ EYun ʰekatón ἑκατόν a.a. << HAvr *(d)ḱm̥tóm a.a. |
|
hektar |
~ Fr hectare 100 ardan oluşan yüzey ölçü birimi |
|
hela |
~ Ar χalāˀ خلاء [#χlw faˁāl msd.] yalnız ve ıssız olma, ıssızlık, tenhalık < Ar χalā خلا yalnız idi, inzivaya çekildi |
|
helak |
~ Ar halāk هلاك [#hlk faˁāl msd.] tükenme, bitme < Ar halaka هَلَكَ tükendi (≈ Aram hālak הלכ [#hlk] gitme, yürüme ≈ Akad alāku a.a. ) |
|
helal |
~ Ar ḥalāl حلال [#ḥll faˁāl msd.] izinli, meşru; 'haram' zıddı (≈ İbr/Aram ḥālāl [#ḥll] dini yasağa aykırı, haram < Aram ḥalal yasak bozmak ) |
|
hele |
~ Fa hale هله uyarı ifade eden bir söz |
|