ihata |
~ Ar iḥāṭa(t) إحاطة [#ḥwṭ ifˁāla(t) IV msd.] etrafını çevirme, kuşatma < Ar ḥāṭa حَاطَ çevirdi, çit çekti |
|
ihbar |
~ Ar iχbār إخبار [#χbr ifˁāl IV msd.] haber verme, bildirme < Ar χabara خبر denedi, sınadı, bizzat deneyerek öğrendi |
|
ihdas |
~ Ar iḥdāṯ إحداث [#ḥds̠ ifˁāl IV msd.] meydana getirme, oluşturma, olay nakletme < Ar ḥadaṯa حدث oldu, vuku buldu |
|
ihkak |
~ Ar iḥḳāḳ إحقاق [#ḥḳḳ ifˁāl IV msd.] doğrusunu bulma, doğruyu yapma < Ar ḥaḳḳa حَقّ doğru idi |
|
ihlal |
~ Ar iχlāl إخلال [#χll ifˁāl IV msd.] karıştırma, bulandırma, halel getirme < Ar χalla خَلَّ bozdu, hasar verdi |
|
ihlas | ||
ihmal |
~ Ar ihmāl إهمال [#hml ifˁāl IV msd.] kendi haline bırakma, boş verme < Ar hamal هَمَل kendi başına bırakılmış (deve veya davar) |
|
ihraç |
~ Ar iχrāc إخراج [#χrc ifˁāl IV msd.] çıkarma, harice atma < Ar χaraca خرج çıktı |
|
ihram |
~ Ar iḥrām إحرام [#ḥrm ifˁāl IV msd.] 1. yasaklama, 2. yasak yere veya hareme girme, özellikle hac esnasında harem-i şerife girme, 3. hac giysisi < Ar ḥarama حَرَمَ yasakladı |
|
ihsan |
~ Ar iḥsān إحسان [#ḥsn ifˁāl IV msd.] güzellik yapma, karşılıksız verme, hediye < Ar ḥasuna حَسُنَ güzel idi |
|
ihsas |
~ Ar iḥsās إحساس [#ḥss ifˁāl IV msd.] hissetme, algılama, sezme < Ar ḥassa حَسَّ duydu, kokladı |
|