kakava |
|
|
kakavan |
<< TTü kakağan huysuz, çabuk öfkelenen < TTü kakı- öfkelenmek +(g)An |
|
kakım |
~ Ar/Fa ḳāḳum قاقم sansar cinsinden kürkü değerli bir hayvan, mustela erminea << OFa kākum a.a. |
|
kakır |
: onom kuru şey sesi |
|
kaknem |
~ Erm kaknem քաքնեմ sıçayım (şimdiki zaman birinci tekil şahıs dilek kipi) < Erm kak- քաք sıçmak |
|
kaknüs |
[ Zati, Divan, <1550] ~ Ar/Fa ḳaḳnūs kendi küllerinden doğan efsane kuşu ~ Süry ḳūḳnus kuğu kuşu ~ EYun kýknos κύκνος a.a. Not: Lat cygnus > Fr cygne "kuğu" Yunancadan alıntıdır. • Yunanca sözcüğü Pokorny sf. HAvr *keuk- "yanmak, parlamak, beyaz olmak" köküne bağlar. Karş. softa. 12.08.2015 |
|
kakofoni |
~ Fr cacophonie ses uyumsuzluğu, gürültü ~ EYun kakophonía κακοφονία § EYun kakós κακός kötü + EYun phonḗ φονή ses |
|
kaktüs |
~ Fr cactus dikenli bir bitki sınıfı ~ YLat cactus a.a. ☼ (İlk kullanım: Linnaeus, İsv. botanist (1707-1778).) ~ EYun káktos κάκτος deve dikeni |
|
kakule |
~ Ar ḳāḳulla(t) قاقلّة Güney Asya'ya özgü bir baharat, elettaria cardamomum ~ Aram ḳāḳūlā קקולא a.a. ~ Akad ḳāḳullu a.a. |
|
kâkül |
≈ Fa kākul كاكل Moğolların ve bazı Türklerin başın tepesinde bıraktıkları uzun saç tutamı, perçem ~ Moğ kökül/kekül at yelesi, kuş ibiği, uzun saç tutamı |
|
kal|mak |
<< ETü kal- konulmak, bırakılmak, baki olmak < ETü ka- koymak +Il- |
|