kaknüs |
~ Ar/Fa ḳaḳnūs kendi küllerinden doğan efsane kuşu ~ Süry ḳūḳnus kuğu kuşu ~ EYun kýknos κύκνος a.a. |
|
kakofoni |
~ Fr cacophonie ses uyumsuzluğu, gürültü ~ EYun kakophonía κακοφονία § EYun kakós κακός kötü + EYun phonḗ φονή ses |
|
kaktüs |
~ Fr cactus dikenli bir bitki sınıfı ~ YLat cactus a.a. ☼ (İlk kullanım: Linnaeus, İsv. botanist (1707-1778).) ~ EYun káktos κάκτος deve dikeni |
|
kakule |
~ Ar ḳāḳulla(t) قاقلّة Güney Asya'ya özgü bir baharat, elettaria cardamomum ~ Aram ḳāḳūlā קקולא a.a. ~ Akad ḳāḳullu a.a. |
|
kâkül |
≈ Fa kākul كاكل Moğolların ve bazı Türklerin başın tepesinde bıraktıkları uzun saç tutamı, perçem ~ Moğ kökül/kekül at yelesi, kuş ibiği, uzun saç tutamı |
|
kal|mak |
ETü: [ Orhun Yazıtları, 735] << ETü kal- konulmak, bırakılmak, baki olmak < ETü ka- koymak +Il- → kar- Not: ETü ka- "koymak, katmak" fiilinin edilgen halidir. Benzer sözcükler: beş kala, kalakalmak, kalıcı, kalık, kalım, kalınmak, ölüm kalım 13.12.2015 |
|
kalabalık |
< Ar ġalaba(t) غلبة sayıca çok veya üstün olma, çokluk, kalabalık |
|
kalafat |
~ OYun kalafátizō καλαφάτιζω gemi tahtaları arasına paçavra sıkıştırarak ziftlemek (6. yy) ≈ Ar ḳalafaṭ/calfaṭa(t) قلفط/جلفط [#ḳlfṭ/clft] a.a. ≈ Aram ḳəlāphtā/ḳəlaphtā קלפתא/קלפתא kabuk, zarf, tahılın kepeği ≈ Aram ḳəlāphā קלפא soymuk, meyve kabuğu, balık pulu |
|
kalamar |
~ Yun kalamárion καλαμάριον mürekkep balığı < EYun kálamos κάλαμος kamış, kalem +arion |
|
kalamata |
~ öz Kalamáta Yunanistan'da bir kent |
|
kalantor |
~ İt galantuomo centilmen, beyefendi § İt galante zarif, şık (~ Fr galant a.a. < Fr galer hoşça vakit geçirmek, iyi halde olmak +ent° ~ Ger *wala iyi, hoşnut ) + İt uomo adam (<< Lat homo a.a. ) |
|