kelp |
~ İng kelp soda elde etmek için yakılan bir tür deniz yosunu << Eİng culp/culpe a.a. ~ ? |
|
kelter |
~ Yun kalathárion καλαθάριον [küç.] bir tür hasır sepet, küfe < EYun kálathos κάλαθος alt kısmı dar olan hasır sepet +arion ~? Mıs krḥt a.a. (Kaynak: Rosol sf. 176) |
|
kem |
<< ETü kem hastalık, terslik ≈ Fa kam كَم eksik, aşağı, hor |
|
kem küm |
: onom mütereddit konuşma sesi |
|
kemal |
~ Ar kamāl كمال [#kml faˁāl msd.] tam ve olgun olma, olgunluk, kusursuzluk, mükemmellik < Ar kamala كَمَلَ tam ve bütün idi, olgunlaştı, erdi |
|
keman |
"eğri" [ Erzurumlu Darir, Kıssa-i Yusuf terc., <1377] ~ Fa/OFa kamān كمان eğri, yay → kemer Not: Sözcüğün bugün yaygın olan anlamına 19. yy ikinci yarısından önce rastlanmaz. Erken örneklerde sīne kemān ("kucak kemanı") görülür. Benzer sözcükler: kemancı, kemanî 09.09.2017 |
|
kemane |
~ Fa kamāne كمانه yaya benzer nesne < Fa kamān yay +a |
|
kemankeş |
~ Fa kamān-kaş كمان كش yay çeken, okçu |
|
keme |
~ Ar kamˀa(t) كمأة mantar, özellikle domalan, trüf ≈ Akad kamˀatum mantar |
|
kemençe |
~ Fa kamānçe كمانچه [küç.] ok atmak için kullanılan bir tür kısa yay < Fa kamān yay +ça3 |
|
kement |
~ Fa kamand كمند çekince daralan düğüm, ilmik < Fa kamīdan كميدن küçülmek +and < Fa kam كم küçük |
|