lazım |
~ Ar lāzim لازم [#lzm fāˁil fa.] gereken, gerekli < Ar lazima لَزِمَ sarıldı, gerekti |
|
lazut |
≈ TTü lağız/lağoz/lağuz mısır (Doğu Karadeniz ağızları) (Kaynak: DS sf. 3058)<? Yun laχaínō λαχαίνω kazmak, toprağı sürmek |
|
leasing |
~ İng leasing her türlü kiralama < İng lease kiralamak +ing < Fr laisser bırakmak << OLat laxare a.a. |
|
leb |
< Fa/OFa lab لب dudak << HAvr *leb- a.a. |
|
lebbeyk |
~ Ar labbayk لبّيك [#lby] «sana geldim, çağrına uydum», hac sırasında Arafat'ta söylenen bir söz < Ar labbā لبّا icabet etti, davete uydu |
|
lebiderya |
[ Sinan Paşa, Tazarru'nâme, 1482] § Fa lab dudak, (mec.) kenar + Fa daryā deniz Not: Aslında "deniz kenarı" demek iken güncel emlak pazarlama dilinde "deniz gören" anlamını kazanmıştır. 06.08.2017 |
|
leblebi |
< Ar lablāb لبلاب [#lb faˁfāˁ q.] fasulyegillerden bir tür, dolichos lablab ≈ Ar lubb لبّ [#lbb] 1. kalp, yürek, 2. çekirdek, tane, kabuğun içindeki şey, ağaç gövdesinin en iç halkası (≈ Aram lev לב [#lb] yürek, bir şeyin içi veya gizli kısmı ≈ İbr ləvāv לבב yürek ≈ Akad libbu a.a. ) |
|
leçek |
~ Fa laçak لچك üçgen şeklinde bağlanan kadın baş örtüsü < ? |
|
LED |
~ İng LED < İng light emitting diode ışık üreten diyot |
|
ledüni |
~ Ar ladunī لدنى batına ilişkin, transandantal < Ar ladun لدٌ, لدن ta, öte [edat] +ī |
|
leff |
~ Ar laff لفّ [#lff faˁl msd.] sarma, dürme, bohçalama |
|