muhatap |
~ Ar muχāṭab مخاطب [#χṭb mufāˁal III mef.] kendisine hitap edilen < Ar ḥaṭaba خطب hitap etti |
|
muhatara |
~ Ar muχāṭara(t) مخاطرة [#χṭr mufāˁala(t) III msd.] tehlikeye atılma, tehlike < Ar χaṭara خَطَرَ 1. kuyruğunu (tehdit veya kaygı makamında) dikti, 2. bir düşünce veya duyguya uyandı, uyarıldı |
|
muhavere |
~ Ar muḥāwara(t) محاورة [#ḥwr mufāˁala(t) III msd.] 1. karşılıklı konuşma, diyalog, 2. felsefede diyalektik < Ar ḥāra حَارَ geri döndü |
|
muhayyel |
~ Ar muχayyal مخيّل [#χyl mufaˁˁal II mef.] hayal edilmiş, hayalî < Ar χāla خَالَ hayal etti, tasavvur etti |
|
muhayyer |
~ Ar muχayyar مُخَيَّر [#χyr mufaˁˁal II mef.] seçme, seçilmiş, tercih edilen < Ar χāra خَارَ seçti, tercih etti |
|
muhayyile | ||
muhbir |
~ Ar muχbir مخبر [#χbr mufˁil IV fa.] haber veren, ihbar eden < Ar χabar خبر haber, bilgi |
|
muhik |
~ Ar muḥiḳḳ مُحِقّ [#ḥḳḳ mufˁil IV fa.] doğruyu yapan, hak gözeten < Ar ḥaḳḳa حَقّ doğru idi |
|
muhip |
~ Ar muḥibb مُحِبّ [#ḥbb mufˁil IV fa.] seven < Ar ḥabba حَبَّ sevdi |
|
muhit |
~ Ar muḥīṭ محيط [#ḥwṭ mufˁil IV fa. & mef.] kuşatan, kucaklayan, çevre < Ar ḥāṭa حَاطَ kuşattı, çitle çevirdi |
|
muhkem |
~ Ar muḥkam محكم [#ḥkm mufˁal IV mef.] pekiştirilmiş, pek, berk < Ar aḥkama أحكم [IV f.] berkitti, pekiştirdi |
|