salip |
~ Ar ṣalīb صليب [#ṣlb] haç, çarmıh ~ Aram ṣəlībā צְלִיבָא [#ṣlb] direk, haç < Aram ṣəlab צלב «dikmek», çarmıha germek, kazığa oturtmak |
|
salise |
~ Ar ṯāliṯa(t) ثالثة [#s̠ls̠ fāˁila(t) fa. fem.] üçüncü, üçüncül < Ar ṯalāṯa(t) ثلاثة üç |
|
salisilik |
~ Fr salicylique kimyada bir bileşik < Lat salix, salic- söğüt ağacı +ic° << HAvr *sal(i)k- söğüt |
|
salkım |
< ETü *salk- sarkmak, asılı olmak +Im < ETü sal- sarkıtmak, sallamak +ik° |
|
salla|mak |
< ETü sal- bırakmak, sarkıtmak, sallamak +lA- |
|
sallamasyon |
[ Ekşi Sözlük, 2001] < TTü sallama palavra atma (argo) +(t)ion → salla- Not: Türkçe fiillerden yabancı ekle türetme yapılamayacağına, veya Türkçede yeni ekler kullanılamayacağına dair bir kural mevcut olmadığına göre kurallı bir Türkçe sözcük olarak kabul edilmelidir. 22.09.2017 |
|
sallapati |
|
|
salmastra |
~? İng seal-master «tıkaç ustası» § İng seal mühür, tıkaç, tıpa (~ Lat sigilla mühür ) + İng master usta |
|
salmonella |
~ YLat salmonella bozuk gıdalarda oluşan bir enfeksiyon < öz D. E. Salmon Amerikalı tabip (1850-1914) |
|
salname |
~ Fa sālnāme سالنامه yıl-kitabı, yıllık § Fa sāl سال yıl (<< EFa/Ave sard- a.a. ) + Fa nāme نامه yazı |
|
salon |
~ Fr salon büyük oda, özellikle resmi kabul odası ~ İt salone [büy.] büyük oda < OLat/İt sala a.a. +on ~ Ger *sala koğuş, kapalı toplanma mekânı << HAvr *sel- |
|