sanayi |
~ Ar ṣanāˀiˁ صَنَايِع [#ṣnˁ faˁāˀil çoğ.] sanatlar, meslekler < Ar ṣanˁa(t) صنعة [t.] |
|
sancak |
<< OTü sançak mızrak, mızrağa takılan flama < ETü sanç- saplamak, (sivri bir şey) sokmak +(g)Ak |
|
sancı |
<< ETü sançıġ 1. mızrak, kargı, 2. (mec.) keskin ağrı < ETü sanç- saplamak, sokmak +I(g) |
|
sandal1 |
(~ Ar ṣandal صندل [#ṣndl q.] 1. açık ayakkabı, 2. tabanı düz kayık ) ~ OYun sandálion σανδάλιον [küç.] 1. tahta veya kösele ayakkabı tabanı, nalın, açık ayakkabı, 2. tabanı düz kayık < EYun sándalon σάνδαλον a.a. +ion ≈ Aram sandal סנדל a.a. ≈ OFa sandal a.a. |
|
sandal2 |
~ Ar ṣandāl صندال [#ṣndl q.] Hindistan'da yetişen bir ağacın güzel kokulu tahtası ~ Sans çandana चन्दन a.a. |
|
sandalet | ||
sandalye |
~ Yun sandália σανδάλια [çoğ.] < Yun sandálion σανδάλιον ahşap ayakkabı tabanı, ahşap seki, altı düz kayık |
|
sandık |
~ Ar ṣundūḳ/ṣandūḳ صندوق [#ṣndḳ q.] a.a. ~ Aram ṣəndūḳā צנדוקא a.a. ~ EYun synthḗkē συνθήκη 1. derleme, bir araya koyma, 2. sandık, dolap, depo < EYun syn+ títhemi, the- τίθεμι, θε- koymak |
|
sandre |
~ Fr cendré [pp.] küllü, kül rengi < Fr cendre kül << Lat cinis, ciner- a.a. |
|
sanduka |
~ Ar ṣandūḳa(t) صندوقة sandık ~ Aram ṣndūḳā צנדוקא a.a. |
|
sandviç |
~ İng sandwich ekmek arası < öz John Montagu, 4th Earl of Sandwich kumar masasından kalkmadan karnını doyurmasıyla ün kazanan bir İngiliz asılzadesi (1718-1792) |
|