sarkıntı |
< TTü sarkın- saldırmak, tecavüz etmek < TTü sark- 1. asılı kalmak, sallanmak, 2. saldırmak +(In)tI |
|
sarkıt |
< TTü sark- +Ut |
|
sarkoma |
~ Fr sarcome / İng sarcoma et görünümünde bir tür habis ur < EYun sarkóō σαρκόω ete benzemek, etleşmek +ma(t) ≈ EYun sarks, sark- σαρξ, σαρκ- (kesilmiş) et < HAvr *twerḱ- kesmek |
|
sarma |
< TTü sar- +mA |
|
sarmal |
< TTü *sarma- +Al |
|
sarman |
TTü: [ Ahmed Vefik Paşa, Lehce-ı Osmani, 1876] < TTü sar- kızmak, dikelmek, kavga etmek +mAn → sar-2 Not: "Sarı tüylü kedi" anlamı yakın dönemde sarı sözcüğünden kontaminasyon yoluyla türemiştir. 27.02.2015 |
|
sarmaş |
< TTü sarma- dolamak +Iş < TTü sarım +(g)A- |
|
sarmaş|mak |
<< ETü sarmaş- birbirine dolamak/dolanmak < ETü sarma- dolamak, sarmak +Iş- |
|
sarmaşık |
< TTü sarmaş- birbirine dolanmak +Uk |
|
sarmısak |
<< ETü sarmusak/samursak sarmısak ~? Sans śrīmastaka श्रीमस्तक «aş başı», bir tür sarmısak (Kaynak: M-W 1099c)§ Sans śrī aş, haşlama, pişirme + Sans mastaka baş, kelle |
|
sarnıç |
~ Fa sārinc/sārnīc سارنج su deposu |
|