tava |
~ Fa tāba/tāwe تابه/تاوه pişirme kabı, tava, tepsi << OFa tābag a.a. |
|
tavaf |
~ Ar ṭawāf طواف [#ṭwf faˁāl msd.] dolanma, dolaşma, gezme, özellikle Kâbe'nin etrafını yürüyerek dolaşma ≈ Ar ṭāfa طاف birine uykuda veya rüyada göründü |
|
tavan |
< ? |
|
tavassut |
~ Ar tawassuṭ تَوَسُّط [#wsṭ tafaˁˁul V msd.] araya girme, aracı olma < Ar wasaṭa وَسَطَ araya girdi |
|
tavattun |
~ Ar tawaṭṭun توطّن [#wṭn tafaˁˁul V msd.] mesken edinme, vatan edinme < Ar waṭana وطن ikamet etti |
|
taverna |
"Yunan tarzı meyhane" [ Milliyet - gazete, 1952] ~ Yun tavérna ταβέρνα lokanta ~ Lat taberna han, yolculara hizmet eden yemekhane ≈ Lat tabula masa → tabla Not: EM sf. 1186-1187 Latince sözcüğün Etrüskçeden alıntı olasılığını tartışır. Benzer sözcükler: tavernacı 15.11.2019 |
|
tavır |
~ Ar ṭawr طور [#ṭwr faˁl msd.] 1. kez, döngü, 2. hareket şekli, tarz, usul, 3. ölçü, sınır < Ar ṭāra döndü, dolandı |
|
tavil |
~ Ar ṭawīl طويل [#ṭwl faˁīl sf.] uzun < Ar ṭāla طال uzadı |
|
taviz |
~ Ar taˁwīḍ تعويض [#ˁwḍ tafˁīl II msd.] tazminat veya bedel ödeme, adak adama < Ar ˁāḍa عاض bedel etti |
|
tavla|mak |
< TTü tāb ver- (metali) ateşte yumuşatmak veya cilalamak ~ Fa tāb/tāv تاب hararet, ısı |
|
tavla1 |
~ Ar/Fa ṭavla طوله at ahırı, altı veya sekiz çift attan oluşan takım, eküri ~ OYun stávla στάβλα [çoğ.] at ahırı ~ Lat stābulum/stabula durak, konak, barınak, özellikle hayvan barınağı < Lat stāre, stāt- durmak |
|