yahut |
~ Fa yā χod ياخوَد veya (bağlaç) § Fa yā يا + Fa χod خوَد hatta, bizzat, ta kendisi |
|
yak |
~ İng yak Tibet sığırı, bos grunniens ~ Tib gyag |
|
yak|mak1 |
<< ETü yak- yaklaşmak, (el) dokundurmak, (yağ, merhem) sürmek ≈ ETü yaġu- yaklaşmak +ik° |
|
yak|mak2 |
<< ETü *yak- ateş yakmak |
|
yaka |
<< ETü yaka yan, kıyı, sınır < ETü yak- yaklaşmak, yanına gelmek +A |
|
yakala|mak | ||
yakamoz |
~ Yun diakamós διακαμός deniz yüzeyinde ışıltı < Yun diakéō διακαίω (içinden) tutuşmak, parıldamak < Yun dia+ kaíō καίω yanmak |
|
yakar|mak |
<< ETü yakar- yalvarmak |
|
yakı |
<< ETü yakıġ yaraya sürülen bir tür ilaç < ETü yak- +I(g) |
|
yakın |
<< ETü yākın yakınca, yakından (zarf), yan (ad) < ETü yāk yakın (sıfat) +In << ETü yağuk a.a. < ETü yak- yanaşmak, yaklaşmak +Uk |
|
yakın|mak |
<<? TTü yakın-/yanık- yanmak < TTü yak-/yan- a.a. +In- |
|